online fitoterapi
Fitoterapi ve Üroloji uzmanı Op. Dr. Levent Türk kimdir?
Dr. Levent TÜRK 1999 yılında Cerrahpaşa tıp fakültesinden mezun oldu.2006 yılında üroloji uzmanı oldu.2019 yılında sağlık bakanlığı onaylı fitoterapi uzmanı oldu.Ülkemizin ünlü ve yetkin uzmanlarından fitoterapi dersleri aldı.Ürolojik kanserlerin fitoterapisi ile ilgilenmeye başladı.Halen İstanbul Aksaray'da bulunan LİM klinikte görev yapmaktadır.
Pazartesi - Cuma
08.00 - 18:00
BİLİMSEL TEMELLİ ÜROLOJİK KANSER FİTOTERAPİSİ
Ürolojik kanserlerin toplumda görülme sıklığı gün geçtikçe artmaktadır.Bunlar Prostat kanseri ,Mesane kanseri,Böbrek kanseri,Testis kanseri Penis kanseridir. Biz bütün bu ürolojik kanserlerin her evresinde bilimsel fitoterapik tedavi sunmaktayız. Randevu almak veya daha fazla bilgi edinmek için bize ulaşın.
AYRINTILI HASTA HİKAYESİNİN ALINMASI
LABORATUAR SONUÇLARININ VE GÖRÜNTÜLEME SONUÇLARININ ANALİZİ
ONLİNE MUAYENE VE TANIYA UYGUN BİTKİSEL ÜRÜNLER VE TAKVİYELERİN ÖNERİLMESİ
NE YAPIYORUZ?
Onlinefitoterapi olarak, size sıcak ve samimi bir ortamda üstün kaliteli sağlık hizmetleri sunmak için canla başla çalışıyoruz.
Fitoterapi bitki bilimi demektir. Bir bilimdir ve sadece hekimler tarafından uygulanmalıdır.Onlinefitoterapide kişiye özel çözümler üretilir.Görüşmeler WHATSAPP yoluyla yapılır. İlk aşama hasta hikayesinin alınmasıdır.Hastanın şikayetleri,daha önce gecirdiği hastalıklar,alerji olup olmadığı,daha önce aldığı tanılar sorgulanır.Sonrasında hastanın yapılmış tetkikleri ve filmleri değerlendirilir.Herşey netleştikten
sonra gerekli fitoterapi reçetesi düzenlenir ve önerilerle beraber hastanın mail adresine yollanır
ÜROLOJİK KANSERLERİN HER EVRESİNDE BİLİMSEL GERÇEKÇİ FİTOTERAPİ UYGULAMALARI
PROSTAT KANSERİ
MESANE KANSERİ
BÖBREK KANSERİ
TESTİS KANSERİ
PENİS KANSERİ
PROSTAT KANSERİ
Prostat kanseri, erkeklerde en çok görülen kanserdir ve kanser ölümlerinde ikincidir. Bilimsel çalışmalarda, 50 yaşında bir erkeğin prostat kanserine yakalanma riski %45, tanı konma olasılığı %10 ve bu hastalığa bağlı ölüm riski ise %3 olarak hesaplanmıştır.
Prostat bezi sadece erkeklerde bulunan ve testislerde üretilen spermin, canlılığını koruması amacıyla oluşturulan meninin bir kısmının üretildiği organdır
Prostat bezi erkekte yaklaşık olarak bir kestane büyüklüğüne ulaşır. İnsan vücudunda böbreklerden çıkan idrar yolu olan idrar kanalı yani üretranın etrafını sarmaktadır. Prostat bezinin işlevini sağlaması için testislerden üretilen testosteron adlı hormon gereklidir. Testosteron, testisler dışında böbrek üstü bezleri tarafından da salgılanmaktadır.
Prostat Kanseri Nedir?
Vücuttaki hücreler, kendilerine özgü yaşam ve ölüm evrelerinden geçer. Ancak hücreler ihtiyaç olmadığı halde üremeye ve büyümeye devam ederse kanser veya tümör olarak adlandırılan yapılar oluşur. Bu büyüme iyi huylu ise vücudun diğer bölgelerine yayılmazlar. Kanser yapıları ise aşırı çoğalmalarının yanı sıra etrafa da yayılabilirler. Prostat kanseri erkeklerde en yaygın görülen kanser tipidir ve akciğer kanserinden sonra kansere bağlı ölümlerde ikinci sırada yer almaktadır.
Prostat Kanseri Niçin Olur?
Bir erkekte ömür boyu prostat kanseri gelişme riski %17 iken, prostat kanserine bağlı ölüm riski %2,8’dir. Ailesinde daha önce prostat kanseri olan bireyin varlığı en önemli risk faktörlerinden biridir. Sigara içen bireylerde prostat kanseri görülme olasılığı artar. Yaş ile birlikte kişide prostat kanseri görülme ihtimali artmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri'nde yapılan çalışmalarda prostat kanserinin en fazla 55 yaş üzeri erkeklerde görüldüğü ve tanı konan erkeklerin yaşının 72 olduğu bildirilmiştir. Beslenmenin prostat kanseri oluşumu üzerine etkisi araştırıldığında yüksek ısıda pişmiş gıdaların, hayvansal gıda ve kırmızı etten zengin beslenenlerin bu hastalığa yakalanma riskinde artış olduğu gösterilmiştir. Yaşam tarzı faktörleri incelendiğinde yüksek vücut kitle indeksine sahip kişilerde prostat kanseri gelişiminin yüksek olduğu saptanmıştır. Tempolu yürüyüş ve yüzme gibi fiziksel aktiviteleri düzenli yapan erkeklerde prostat kanseri gelişme riski azdır. Sigara içen erkeklerde görülen prostat kanserleri daha kötü seyretmekte ve daha çabuk ilerlemektedir. Düzenli egzersizin yanında beslenme planları da prostat kanseri gelişiminde önemli rol oynar.
Bazı yiyeceklerin prostat kanser gelişme riskini arttırdığı tespit edilmesiyle birlikte beslenme stratejisinin doğru şekilde planlanması da önemli olmuştur. Özellikle yağ içeriği yüksek ve kolesterolden zengin besinlerin tüketiminin prostat kanseri gelişme riskinin kontrolünde önemlidir. Prostat kanseri riskini arttıran besinlerin yanında, kanserin gelişme ve ölümcül seyretme ihtimalini azaltan besinlerin varlığı da çeşitli çalışmalar tarafından gösterilmiştir. Düzenli olarak balık yiyen kişilerde prostat kanserinin agresif seyretme ihtimali azalır. Turpgiller ailesinden sayılan çeşitli sebzelerin (brokoli, karnabahar, lahana, Brüksel lahanası, pazı, hardal otu) düzenli tüketimiyle birlikte bu sebzelerin vücutta oluşan metabolizma ürünleri kanser oluşumuna neden olabilecek zehirli maddelerin vücuttan atılmasını sağlar.
Prostat Kanseri Belirtileri Nelerdir?
Prostat kanseri erken dönemde belirgin bir şikayete neden olmazken, hastalığın ilerlemesi ve prostatın büyümesi ile birlikte kişide çeşitli şikayetlere yol açar. Geç dönemde ise çevre organ ve dokulara yayılmış hastalığın tuttuğu organa göre belirtiler bulunabilir. Kanser hastalıklarının genelinde karşılaşılan kilo kaybı ve genel halsizlik hali yine bir geç dönem semptomudur. Hastalığın ilk evrelerinde prostaın büyümesi ile birlikte cinsel ilişki sırasında kişide ağrılı boşalma olabilir. Bu duruma ek olarak prostat kanseri belirtileri şunlardır:
Geceleri sık idrar yapmak gayesiyle uykudan uyanma
İdrar yaparken yanma veya ağrı hissetme
İdrar yapmada gecikme
İdrar yapmanın bitiminde damla damla idrar yapma
Hiç idrar yapamamak
Zayıf bir akımla idrar yapma, kesik kesik idrar yapma
İdrarda kan olması
İdrar veya menide kan görülmesi
Bu belirtiler sadece prostat kanserine özgü bulgular olmamakla birlikte daha basit çeşitli sağlık sorunları durumunda da kişide meydana gelebileceği hatırlanmalıdır. Belirtilere sahip kişilerin poblemin nedeninin tespiti amacıyla bir üroloji uzmanına muayene olması şarttır.
Prostat Kanseri Evreleri Nelerdir?
Evrelendirmenin gayesi kanserin ne kadar ilerlediğinin ve hangi organ veya organlara ulaştığının saptanmasıyla kişinin en uygun tedaviyi almasının sağlanmasıdır. Kanserin sadece prostat bezinde sınırlı olması, bölgesel lenf nodlarına yayılıp yayılmadığı ve diğer organlara metastaz olarak adlandırılan yayılımı yapıp yapmadığının değerlendirilmesine evreleme denir. Hastalığın yayılımına göre lokalize evre, lokal ileri evre ve ileri evre (metastatik) prostat kanseri olarak sınıflandırılır.
Prostat Kanseri Tanı ve Tedavisi
Prostat spesifik antijen yani PSA, prostat kanseri tanısında en sık kullanılan tahlildir. Prostattan salgılandıktan sonra kişinin kan dolaşımına belirli oranda geçebilen bir madde olan PSA’nın kandaki toplam düzeyinin belirlenmesi prostat hastalıklarının teşhisinde önemlidir fakat prostatın iyi huylu büyümesi ya da iltihaplanması durumunda da yükselebileceği akılda tutulmalıdır. PSA’nın aralığı yaşa göre değişiklik göstermek ile birlikte 4 ng/ml'nin altında olması gerekir.
İdrar yapma ile ilgili şikayeti olan kişilerde idrar tahlili yapılarak kişinin idrarının özellikleri ve içerdiği hücre yapıları biyokimyasal analizlerle saptanabilir. Kan ve idrar testlerinin dışında prostat hastalıklarının tanısında en önemli aşama parmakla rektal muayene olarak adlandırılan makattan parmakla muayenedir. Bu şekilde prostatın büyüklüğü, kıvamı ve üzerindeki herhangi bir kitle doktor tarafından tespit edilebilir. Bir diğer tanı yöntemi de ultrason cihazının makattan yerleştirilmesi ile bezin iç yapısına dair niteliklerin görüntülenmesidir. Bu görüntüleme işlemi ile birlikte gerekli durumlarda tanıya koyma amacıyla prostat biyopsisi alınmaktadır. Bu biyopsi işleminin günümüzde en az 12 odaklı olması önerilmektedir.
Prostat kanserinin ilerleyişi çoğu hastada hızlı değildir, bu nedenle tanı alan hastaların bir kısmında tedavi uygulanmasına gerek yoktur. Prostat kanserinde tedavi, cerrahi, radyoterapi ve hormonal tedavi yaklaşımlarının hastalığın durumuna göre tek başına ya da birlikte kullanımını içerir. Prostat kanserinin erken evrelerinde sıkça kullanılan tedavi yöntemi ameliyattır. Ameliyat sonrasında en sık karşılaşılan yan etkiler idrarı kaçırma ve erektil disfonksiyon olarak adlandırılan cinsel ilişkinin başlaması ve sürdürülmesi için yeterli sertleşmenin olmamasıdır.
MESANE KANSERİ
Mesane kanseri, böbreklerden başlayarak idrar yolları boyunca ortaya çıkan kanserlerde, ikinci sıklıkta görülen bir kanserdir. Mesane kanserlerinin üçte ikisi ölümcül gidişat izlemeyen ancak tekrar etme eğilimindeki oluşumlar iken üçte biri ise kas dokusuna ve ardından vücudun geri kalanına yayılma (metastaz yapma) potansiyeline sahip kötü gidişatlı oluşumlardır.
Mesanenin temel görevi idrarın depolanmasıdır. Mesanede depolanan idrar belirli bir seviyeye ulaştığında kişide idrar yapma isteği oluşur.
Mesane Kanseri Nedir?
Mesane kanseri, erkeklerde kadınlara göre daha çok meydana gelir ve hastalık genellikle erişkin yaş grubundaki kişilerde görülür. Türkiye genelindekanserler sıralaması incelendiğinde, mesane kanseri erkeklerde 3. sıklıkta, kadınlarda ise 12. sıklıkta görülür.
Mesane Kanseri Belirtileri Nedir?
Mesane kanseri oluştuktan sonra en önemli belirti idrarda kan olması ve genellikle ağrısız şekilde idrar yapmaktır. Bu belirti makroskopik hematüri olarak adlandırılır.
İdrardan kan gelmesine ek olarak hastalık seyri esnasında birçok belirti daha görülebilir.
Kasıkta ağrı
Sık sık idrara çıkma
Acil idrar yapma
Mikroskopik olarak idrarda kan varlığı (mikroskopik hematüri)
İdrarda kan pıhtısı
Ağrılı idrar yapma
Kasık bölgesinde doluluk hissi
Sırt ağrısı
Halsizlik
Kilo kaybı
Hastalığın başka doku ve organlara yayılması durumunda ise sıçradığı bölgeye göre çeşitli bulgulara neden olabilir. Örneğin; öksürük ya da kanlı balgam çıkarma gibi şikayetler akciğerlere yayıldığına işaret edebilir. Mesane kanseri hastalarında kemik ağrılarının ortaya çıkması ise iskelet sistemine yayılmasının emaresi olabilir.
Mesane Kanseri Evreleri Nelerdir?
Mesane kanserlerinin evrelendirmesinde TNM sınıflandırması olarak adlandırılan bir evrelemeden yararlanılır.
T, mesane kanserinin varlığı ve yayılımına dair bulgulara göre değerlendirilir. T1 tümörler mesanenin daha yüzeysel kısmında iken, T2 tümörler kas dokusuna , T3 tümörler mesane çevresindeki yağ dokusuna, T4 tümörler ise diğer organ yapılarına yayılımını gösterir.
N, mesane kanserinin lenf nodlarına yayılımının olup olmadığını gösterir. 2 santimetreden küçük olan tek bir lenf nodu tutulumu N1 olarak adlandırılırken, 2-5 santimetre arasında birden fazla lenf nodu tutulumu N2, 5 santimetreden büyük herhangi bir sayıda lenf nodu tutulumu N3 olarak adlandırılır.
M evrelemesinde ise mesane dışındaki organlara kanserin sıçrayıp sıçramadığına göre evreleme yapılır. Yayılım tespit edilmesi halinde M1, tespit edilmemesi halinde ise M0 olarak evrelenir.
TNM sınıflandırılmasından faydalanılarak oluşturulan mesane kanserinin klinik evrelemesi ise 4 evreye ayrılır:
Evre 1 mesane kanseri, lenf nodu tutulumu ve diğer bir organa yayılımın olmadığı mesanenin yüzeyel kanseridir.
Evre 2, 1. evrede olduğu gibi başka doku ve organlara yayılımın olmadığı ancak kanserin daha derin kas tabakalarına ilerlediği klinik evreyi tanımlar.
Evre 3, mesaneye uzak organlara yayılımın tespit edilmediği genellikle lenf nodu yayılımlarının eşlik ettiği daha ileri bir evredir.
Evre 4 mesane kanseri ise hastalığın uzaktaki diğer doku ve organlara da yayıldığını gösterir.
Mesane Kanseri Neden Olur?
Mesane kanserinin oluşumuna neden olabilecek pek çok risk faktörü vardır. En sık tespit edilenler kimyasal maddeler olup çeşitli enfeksiyon ve ilaçlar da risk faktörleri içerisinde ele alınır.
Genetik mutasyonlar
Sigara
Boyalar, kuru temizleme, lastik ve kimya sanayi gibi çeşitli meslekler
Mesanede yerleşen bir parazit olan Şistozomiyazis
Mesane taşlarının uzun sürelerde mesanedeki tahrişi
Bazı ağrı kesici ve kanser ilaçları
Mesane Kanseri Tanısı
Üroloji doktorları, mesane kanserinin tanısında çeşitli görüntüleme yöntemleri, laboratuvar incelemeleri, idrarla atılan hücrelerin değerlendirilmesi ve biyopsi ile alınan materyalin mikroskopik incelemesinden yararlanabilir.
Biyokimyasal laboratuvar testleri
İdrar testleri, kan değerleri, böbrek ve karaciğer fonksiyon testleri gibi tetkikler, mesane kanseri hastalarında yapılır.
İdrar sitolojisi
İdrar ile atılan mesaneye ait normal ya da kanserleşmiş hücrelerin varlığının mikroskop ile araştırılmasını gösterir.
Görüntüleme araçları
Mesane kanseri tanısında kullanılabilecek görüntüleme yöntemlerine, ultrasonografi, intravenöz pyelografi, bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans görüntüleme ve sistoskopi örnek olarakgösterilebilir.
Bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntülemeden, mesane dışında hastalığın yayılıp yayılmadığının saptanmasında yararlanılır.
Kemik ağrılarından müzdarip mesane kanserli hastalarda, iskelet sistemine yayılımın değerlendirilmesinde kemik sintigrafisinden faydalanılabilir.
Sistoskopi, mesanenin endoskopik olarak değerlendirilmesine olanak tanır. Transüretral rezeksiyon (TUR) adı verilen yöntem, sistoskopi incelemesi esnasında uygulanarak biyopsi alımı yapılabilir. TUR işlemi, hem tanı hem de tedavi amaçlı kullanılabilir.
Mesane Kanseri Tedavisi
Mesane kanserinde tedavi planlamasında kas dokusuna hastalığın yayılıp yayılmadığına göre farklı araçlar kullanılır. Eğer kas dokusunda yayılım yoksa lezyonun endoskopik olarak çıkarılması sonrasında hastanın risk durumuna göre mesane içi BCG uygulaması yapılabilir.
BCG işlemi ile birlikte hastalığın yeniden ortaya çıkma ve ilerleme göstermesi hususunda %45’a yakın oranda kazanım elde edilebilir. Bu işlem sonrasında kas yorgunluğu, halsizlik, kusma, ishal, ateş, idrar yaparken ağrı hissi oluşması gibi yan etkiler meydana gelebilir.
Mesane kanserlerinde uygulanan cerrahi işlemler tümörün evresi ve yerine bağlı olarak mesanenin tamamen çıkarılması ya da bir kısmının çıkarılması şeklinde yapılabilir.. Kas dokusuna yayılmış mesane kanserlerinde genellikle radikal sistektomi adı verilen bir ameliyat uygulanır. Mesaneye ek olarak çevre dokuların ve lenf nodlarının çıkarıldığı bu yöntemde cerrahiye ek tedavi yaklaşımı olarak kemoterapi eklenebilir.
Yüksek enerjili ışınlar kullanılarak kanser hücrelerinin yok edilmesini hedefleyen tedavi yöntemi radyasyon ) tedavisi ismini alır. Radyoterapi özellikle cerrahi girişimlere uygun olmayan ya da cerrahi girişimlerin tercih edilmediği hasta gruplarında yapılır
Mesane koruyucu tedavi yaklaşımları, transüretral rezeksiyon (TUR) ile kanser yapısından parça alınarak küçültülmesini takiben, kemoterapi ve radyoterapi uygulamalarının birlikte kullanımı ile mesanenin tamamen çıkarılması yerine korunmasıdır. Bu tarz organ koruyucu yaklaşımlar, hekimin değerlendirmesini takiben uygun hasta gruplarında yapılabilirler.
Eğer mesane kanseri vücutta başka bölgelerde de yayılım yaptıysa bu duruma karşılık olarak uygulanabilecek tedavide sistemik kemoterapi ve/veya hedefe yönelik tedavi (targeted immünoterapi) yapılabilir.
BÖBREK KANSERİ
Böbreklerden köken alan birçok kanser tipi bulunur. Erişkinlerde en sık “böbrek hücreli kanser” tipi görülür. Bu kanser tipi böbreğin kanı filtre eden ve idrarı oluşturan dokularından kaynaklanır. Ancak , erken dönem böbrek kanserlerinde hiçbir belirti olmayabilir. Bu nedenle hekime başvurmak için yukarıda bahsi geçen belirtilerin ortaya çıkması beklenmemelidir. Zira erken dönemde yakalanan böbrek kanserlerinin tedavi başarısı ve buna paralel olarak da tedavi sonrası yaşam süresi çok daha yüz güldürücüdür
Böbrek kanseri sigara içen kişilerde 4 kat daha fazla görülür.
Belirtileri nelerdir?
Böbrek kanserleri erken dönemlerinde sıklıkla herhangi bir belirti veya şikâyet oluşturmaz.
Böbrek kanserinin büyümesiyle birlikte bazı belirtiler ortaya çıkabilir. Bunlar; idrarda kan varlığı, gözle görülebilen kanama veya sadece idrar tahlilinde görülebilen mikroskobik kanama şeklinde olabilir. Böbrek bölgesinde muayenede ele gelen kitle, iştahsızlık, kilo kaybı, tekrarlayan ateş, devamlı olabilen yan ağrısı, genel halsizlik ve kendini kötü hissetme, kan basıncı yükselmesi, kan değerlerinde normalin altına inme (kansızlık) de böbrek kanserlerinde görülebilir.
Bu belirtiler böbrek kanseri dışındaki hastalıklarda da gözlenebilir. Dolayısıyla bu tür yakınmaları olan kişilerin doğru tanı ve tedavi için en kısa zamanda bir üroloji uzmanına başvurmaları önem taşımaktadır.
Erken teşhis koymak mümkün müdür?
Erken dönemde hiçbir belirti vermeden sinsice gelişebilir. Bu nedenle düzenli aralıklarla hekim kontrolünden geçmeyi ihmal etmemek gerekiyor.
Tanı nasıl konur?
Hekim genel sağlık durumu hakkında sorular yöneltip fizik muayene yapar. Ardından genel sağlık durumunu değerlendirmek amacıyla kan ve idrar örnekleri alır. Böbrek ve çevre organların değerlendirilmesi için de çeşitli radyolojik incelemelerden faydalanabilir. Bunlar arasında; ultrasonografi, IVP (intravenöz piyelografi), bilgisayarlı tomografi, MRI gibi incelemeler bulunmaktadır. Böbrek kanseri, ön tanısı konulduktan sonra hekim hastalığın yayılım derecesini anlamak amacıyla ek incelemeler isteyebilir.
Hastalığın tedavisi nasıl yapılır?
Böbrek kanserlerinde birinci basamağı cerrahi yöntemle mevcut kanserli dokunun tamamen çıkarılması oluşturur. Ancak cerrahi yöntemle tam tedavinin sağlanabilmesinde kanserin derecesi ve evresi büyük önem taşır. Erken saptanan böbrek kanserlerinde cerrahi ile tam tedavi sağlama şansı oldukça yüksektir.
TESTİS KANSERİ
Testis tümörleri ile ilgili olarak bilinmesi gereken en önemli şey, tedavi başarısının çok yüksek olduğudur. Erken tanı bu başarıyı daha da çoğaltır.
Testis tümörünün belirtileri nelerdir?
Testis içindeki bir kitle, şişlik veya sertlik, potansiyel bir tümör olarak kabul edilmelidir. Testis tümörü tanısı alan erkeklerin yarısı, bu tanıyı almadan önce testislerinde ağrısız bir şişlik veya büyüme fark etmiş olurlar. Bu tanıyı alanların %25-50 kadarı da ağrı veya hassasiyetten şikayet ederler. Hastalar kitle ile birlikte bir ağrı da tanımlayabilirler.
Maalesef, bu belirtiler nedeniyle hekime başvurmada gecikilir ve bu gecikme süresi ortalama 6 ay kadardır. Bu gecikme sırasında hastalık yayılabileceğinden, belirti ortaya çıkar çıkmaz üroloğa başvurmak önemlidir.
Gerekli testler ultrasonografi ve tümör belirteçleridir. Ultrasonografi, basit bir test olup, tanıyı doğrulamak ve şüpheli durumlarda ayırıcı tanı için çok önemlidir. Tümör belirteçleri ise hastanın kan örneğinden çalışılan ve tümörler tarafından üretilen hormonlardır. Bu belirteçlerin normal sınırların üzerinde saptanmaları tanı açısından çok önemli olup, normal sınırlarda bulunmaları tümörün mevcut olmadığını göstermez.
Testis tümörünün evreleri nelerdir?
Evre A: Tümör yalnızca testistedir.
Evre B: Tümör karın bölgesindeki lenf nodlarına yayılmıştır.
Evre C: Tümör karın bölgesindeki lenf nodlarına ve ötesine yayılmıştır (en sık akciğere).
Hastalığın evresini belirlemek için göğüs ve batın tomografisi ile tümör belirteç düzeylerinden faydalanılır.
Testis tümörleri nasıl tedavi edilir?
Tümör olduğu düşünülen veya tümörden şüphelenilen durumlarda kasıktan yapılan küçük bir kesi ile testis çıkarılır. Bu sırada, kozmetik nedenlerle alınan testis yerine bir protez konulabilir.
Tedavinin bundan sonrasını belirleyecek olan şey, çıkarılan organın patolojisidir. Zira testis tümörleri hücre tiplerine göre sınıflandırılırlar ve bu hücre tipleri hem tümörün davranış şeklini hem de hangi tedaviye yanıt vereceklerini belirler.
Testis tümörleri seminom ve seminom dışı olmak üzere iki gruba ayrılırlar.
a- Seminomların davranışı daha iyi olup hem radyoterapiye, hem de kemoterapiye duyarlıdırlar. Düşük evreli seminomlar yalnızca radyoterapi ile tedavi edilebilirler.
b- Seminom dışı tümörler için ise evreleri ve risk faktörlerine göre, gözlem, cerrahi ve kemoterapi seçenekleri söz konusu olabilir.
Cerrahi (retroperitoneal lenf nod diseksiyonu-RPLND) seminom dışı düşük evreli tümörlerde karın bölgesindeki lenf nodu yayılımını belirlemek (evreleme amaçlı) için yapılabileceği gibi, daha ileri evrelerde kemoterapi sonrası geride kalan kitlenin çıkarılması için de uygulanabilir.
İleri evre hastalık ile başvuranlarda ilk tedavi kemoterapidir. Genellikle uygulanan tedavi 3 ajanın birlikte verildiği BEP protokolüdür (Bleomisin, Etoposid, CisPlatin). Bu tedavi 3 haftalık sikluslarla 3 veya 4 kez verilir.
Testis tümörünün tedaviye yanıtı ve tedavilerin hastalar üzerine etkileri nelerdir?
Bir testisin çıkarılması, hastanın cinsel yaşantısını etkilemez, zira diğer testis yeterli testosteronu üretir. Kemoterapiler kalan testisin sperm üretme yeteneğini olumsuz etkilese de bu etki genellikle geçicidir.
Lenf bezi cerrahisi (RPLND) sonrası bazı hastaların ejakülasyon işlevi bozulur. Ancak günümüzde uygulanan sinir koruyucu tekniklerle bu sorun hemen hemen hiç görülmez.
Yine de gerek kemoterapi gerekse de cerrahinin potansiyel olumsuz etkileri nedeniyle hastalar tedavi öncesi spermlerini sperm bankasında muhafaza etmek isteyebilirler.
Testis tümörleri tedaviye rağmen nüks edebilirler ve bu nedenle yakından izlem gerekir. Nüks için en riskli dönem ilk iki yıldır. Ancak en az 5 yıl boyunca, fizik muayene, akciğer grafisi, tümör belirteci ve bilgisayarlı tomografi gibi incelemelerle ve her durum için belirlenmiş şemaya göre izlenmelidirler.
Kalan testiste de tümör gelişme ihtimali normalden fazla olduğundan hastanın düzenli olarak kendini bu açıdan muayene etmesi gerekir. Muayene için en uygun zaman skrotum cildinin gevşediği sıcak bir banyo veya duş sonrasıdır.
Testis tümörleri ne sıklıkta görülür?
Oldukça nadir görülür. Her yıl, her 100.000 erkekten sadece 3’ü bu tanıyı alır. Her ne kadar bu rakamlar düşük olsa da testis tümörü 20-34 yaş erkeklerde en sık görülen kanserdir. Olimpiyat şampiyonu patenci Scott Hamilton ve Fransa Turu şampiyonu bisikletçi Lance Armstrong testis tümörü tanısı ile tedavi edilmişlerdir.
Testis kanseri için risk faktörleri var mıdır?
Bilinen tek risk faktörü inmemiş testis (kriptorşidizm) öyküsüdür. Kriptorşidizm, testislerin fetal gelişim sırasıda oluştukları karın boşluğundan doğumla birlikte skrotuma inmemeleri durumuna verilen addır. Böyle bir durum nedeniyle cerrahi tedavi görmüş olanların %5-10’unda testis tümörü geliştiği gözlenmiştir (tümör her iki testiste de gelişebilir). Bu nedenle, inmemiş testis tanısı almış olanların testislerini düzenli olarak muayene etmeleri son derece önemlidir.
Testis tümörü tedavilerinin başarı oranı nedir?
Düşük evreli hastalıkta, etkin cerrahi, kemoterapi ve radyoterapi (biri veya birkaçı) uygulanarak %100’e yaklaşan başarı oranlarına ulaşılmıştır. İleri evre hastalıkta bile başarı oranları %85’in üzerindedir.
Testisimi nasıl muayene etmeliyim?
Bir testis tümörünü erken tanımanın en etkili yolu her ay kendi kendini muayene etmektir. Sıcak banyo veya duş sonrası, skrotum cildi gevşediğinden, böyle bir an muayene için çok uygundur. Önce görünümde bir değişiklik olup olmadığı gözlenmeli, daha sonra her testis başparmak ve diğer parmaklar arasından kaydırılarak bir kitle varlığı araştırılmalıdır. İyi huylu kitleler de olabilir ancak saptanan kitlelerin çoğu kanserle ilişkilidir. Şüphe durumunda doğru tanı için mutlaka üroloğa başvurulmalıdır.
ÜROLOJİ HASTALIKLARI
Prostat hastalıkları tedavisi
Prostatit
Testis tümörü
BPH (Benign Prostat Hipertrofisi-İyi huylu prostat büyümesi)
Genitel siğiller
Erkek cinsel işlev bozuklukları
Kadın cinsel fonksiyon bozuklukları
Sertleşme ve ereken boşalma tedavisi
Erkek infertilitesi(kısırlık) tedavisi
tedavi)
Gece işemesi tedavisi
Ürolojik enfeksiyonlar
İşeme Bozuklukları
Mesane hastalıkları ve cerrahisi
Aşırı aktif mesane
İnterstisyel sistit